Çapulcu olup yakıp yıkarsın, Koç olur denize salarsın...Siyasetçi olup yasaklarsın, asker olur yönetime el koyarsın…
Gazeteci olup asparagas haber yaparsın, medya patronu olur hükümeti yıkmaya kalkışırsın…
Gazeteci olup asparagas haber yaparsın, medya patronu olur hükümeti yıkmaya kalkışırsın…
Sanatçı olup bölücülüğe yeltenirsin, tiyatrocu olur darbeciliğe soyunursun…
Sözde laik, sözde demokrat, özde kötülüğün Türkiye şubesi olanlar için herşey olursun ama Müslüman olamazsın!
Çünkü sen, Mısır'daki gibi darbe yanlısı bir Temerrüt hareketini ülkemizde de var etmeye çalışanlar için Esma’sın İhvan’sın!
Barışçıl gösteriler karşısında katliam yapan zihniyetin baltacı timi gibi ellerine fırsat geçse Tahrir’i Gezi, Kazlıçeşme’yi Adeviyye yapmaktan çekinmeyecek kadar içerisinde düşmanlık barındıranlar, hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
Niye kaçırsın ki!
Öyle ya; Onun inançsızlığı seçmesi tercihtir senin inanmayı seçmen yobazlıktır.
Onun açık olma hakkı vardır senin örtünmeye hakkın yoktur.
Onun çocuğunu Robert Lisesi’ne göndermesi kendi kararıdır, senin çocuğunu İHL’ye göndermen yönlendirmedir.
Onun sokağa çıkması demokratik gösteridir senin sandığa gitmen partizanlıktır!
Ve o istediği her mesleği yaparken sen sadece ona çay taşımalısın…
Yani sen hem Elif olup hem öğretmen olamazsın…
Ayvalık'taki bir ilköğretim okuluna atanan Türkçe öğretmeni Elif Kısa'nın suçunun başörtülü olması meselesinin gerçeği de budur.
Sözcü, Aydınlık , Cumhuriyet ve Radikal gibi gazeteler Mısır’ın darbeci basınının ruh ikizi olarak 28 Şubat manşetlerini atarken bir yandan da Başbakan Erdoğan’ın tıpkı Mursi gibi devrilmesi için yeni denemeler yapıyor.
“Sanki burası Türkiye değil Suudi Arabistan” dediklerine bakmayın, bu ülke Suud rejimi gibi İsrail ve ABD ile işbirliği yapıp Mısır’da darbecileri destekleseydi gıkları çıkmazdı.
Bizlerinse bu yaşanan faşizm karşısında susup geri adım atmasının türlü gerekçeleri hep olmuştur.
İşte bu gerekçeler dolayısı ile olacak ki başörtüsü ile derse girdiği haberleri üzerine Elif öğretmen hakkında Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından inceleme başlatılmış.
Üstelik Gezi’ci öğretmenler öğrencilerini eyleme götürürken Elif öğretmen öğrencilerini camiye de götürmemiş!
Doğru ya onlar sendikal haklara sahipken başörtülü bir öğretmenin Türk Eğitim-Sen’in ülke genelinde aldığı bir karar uyarınca, okullara serbest kıyafetle gitme uygulaması, hükümetin demokrasi adı altındaki oyunudur.
Kamuoyuna “oyun” diye yutturmaya çalıştıkları karşısında ise hak ve özgürlükleri “aman…” diyerek başlayan cümlelerle kazanacağımıza inanmamızda oyun içerisindeki oyunu göremememizden kaynaklanan bir durumdur.
Ancak Adeviyye’deki barışçıl gösterileri kanla sonlandıranlar gibi ellerinden gelse bir dakika durmayacak olanlar için demokrasi, gerçekte senin yok olmanla elde edileceğinden, şahsının büyük fotoğrafa bakma söylemi ele geçecek karşı bir fırsata kadar geçerli olacaktır.
Bu nedenle bireyin hür iradesi ile insan olma hakkı temelinden hareketle yaptığı tercihini diğer bir bireye baskı gibi görenlerin çıkmazında meseleye bakmamak gerekir.
28 Şubat süreciyle birlikte irtica paranoyası ile halkı kandıranlar, insanlar sırf inancından dolayı okullarından, işlerinden atılıp türlü haksızlıklara maruz kalırken, başörtülü kadınların evde oturmasını laikliğin teminatı gördüler.
Türkiye keşke bu zihniyetin zehirli Tunus hayalindeki meyvelerinin olgunlaşmasını engelleyecek tüm yolları kapatıp darbe anayasasından kurtulabilseydi ama olmadı!
Sözde laik, sözde demokrat, özde kötülüğün Türkiye şubesi olanlar için herşey olursun ama Müslüman olamazsın!
Çünkü sen, Mısır'daki gibi darbe yanlısı bir Temerrüt hareketini ülkemizde de var etmeye çalışanlar için Esma’sın İhvan’sın!
Barışçıl gösteriler karşısında katliam yapan zihniyetin baltacı timi gibi ellerine fırsat geçse Tahrir’i Gezi, Kazlıçeşme’yi Adeviyye yapmaktan çekinmeyecek kadar içerisinde düşmanlık barındıranlar, hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
Niye kaçırsın ki!
Öyle ya; Onun inançsızlığı seçmesi tercihtir senin inanmayı seçmen yobazlıktır.
Onun açık olma hakkı vardır senin örtünmeye hakkın yoktur.
Onun çocuğunu Robert Lisesi’ne göndermesi kendi kararıdır, senin çocuğunu İHL’ye göndermen yönlendirmedir.
Onun sokağa çıkması demokratik gösteridir senin sandığa gitmen partizanlıktır!
Ve o istediği her mesleği yaparken sen sadece ona çay taşımalısın…
Yani sen hem Elif olup hem öğretmen olamazsın…
Ayvalık'taki bir ilköğretim okuluna atanan Türkçe öğretmeni Elif Kısa'nın suçunun başörtülü olması meselesinin gerçeği de budur.
Sözcü, Aydınlık , Cumhuriyet ve Radikal gibi gazeteler Mısır’ın darbeci basınının ruh ikizi olarak 28 Şubat manşetlerini atarken bir yandan da Başbakan Erdoğan’ın tıpkı Mursi gibi devrilmesi için yeni denemeler yapıyor.
“Sanki burası Türkiye değil Suudi Arabistan” dediklerine bakmayın, bu ülke Suud rejimi gibi İsrail ve ABD ile işbirliği yapıp Mısır’da darbecileri destekleseydi gıkları çıkmazdı.
Bizlerinse bu yaşanan faşizm karşısında susup geri adım atmasının türlü gerekçeleri hep olmuştur.
İşte bu gerekçeler dolayısı ile olacak ki başörtüsü ile derse girdiği haberleri üzerine Elif öğretmen hakkında Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından inceleme başlatılmış.
Üstelik Gezi’ci öğretmenler öğrencilerini eyleme götürürken Elif öğretmen öğrencilerini camiye de götürmemiş!
Doğru ya onlar sendikal haklara sahipken başörtülü bir öğretmenin Türk Eğitim-Sen’in ülke genelinde aldığı bir karar uyarınca, okullara serbest kıyafetle gitme uygulaması, hükümetin demokrasi adı altındaki oyunudur.
Kamuoyuna “oyun” diye yutturmaya çalıştıkları karşısında ise hak ve özgürlükleri “aman…” diyerek başlayan cümlelerle kazanacağımıza inanmamızda oyun içerisindeki oyunu göremememizden kaynaklanan bir durumdur.
Ancak Adeviyye’deki barışçıl gösterileri kanla sonlandıranlar gibi ellerinden gelse bir dakika durmayacak olanlar için demokrasi, gerçekte senin yok olmanla elde edileceğinden, şahsının büyük fotoğrafa bakma söylemi ele geçecek karşı bir fırsata kadar geçerli olacaktır.
Bu nedenle bireyin hür iradesi ile insan olma hakkı temelinden hareketle yaptığı tercihini diğer bir bireye baskı gibi görenlerin çıkmazında meseleye bakmamak gerekir.
28 Şubat süreciyle birlikte irtica paranoyası ile halkı kandıranlar, insanlar sırf inancından dolayı okullarından, işlerinden atılıp türlü haksızlıklara maruz kalırken, başörtülü kadınların evde oturmasını laikliğin teminatı gördüler.
Türkiye keşke bu zihniyetin zehirli Tunus hayalindeki meyvelerinin olgunlaşmasını engelleyecek tüm yolları kapatıp darbe anayasasından kurtulabilseydi ama olmadı!
Şimdi hak ve hukuk çerçevesinde kısmen de olsa geri kazanılan temel hakların karşısında cehalet içerinde duranlara prim vermeden yola devam etmek gerekiyor.
Bir şey daha gerekiyor, fark etmek!
Türlü oyunlar ile dış güçlerin piyonluğunu yapanların çağdışılığını fark etmek.
Denildiği gibi iktidar partisinin de Devlet Memurları Kılık Kıyafet Yönetmeliğini bir an önce değiştirmesi belki bir kazanım olacaktır ama asıl kazanımın herkesin kendin gibi olmamasına tahammül etmek olduğunu artık birilerinin kabul etmesi lazım.
Tabi içlerinde biraz insanlık kaldıysa!
“Okullar ve diğer kamu kurumlarına türbanı ve çember sakalı sokmak için düğmeye bastılar” deliliği içinde olanlara ise doktor lazım!
Laik devlet modelinde devlet aygıtını ideolojik bağnazlık batağına gömenler bilmeli ki, bu millet Elif öğretmenleri, Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma hedefinin en paha biçilmez basamağını oluşturan laik devlet modelinin tahrip edilmesi olarak görenlere fırsat vermeyecektir.
Belki hepimiz Elif değiliz ama bilesiniz ki bu toprakların geni Elif’leri kimselere yedirtmeyecektir!
0 Yorumlar