Yaşadığımız bir takım siyasi meseleleri objektif bir gözlemle irdelemeliyiz. Dünyanın hiç bir ülkesinde kalkınan ve güçlenen topraklarda Darbelere, Muhtıralara, ayaklanmalara ya da Darbe Teşebbüslerine rastlayamazsınız. Lakin bu bizim ülkemiz için pek de geçerli gözükmemektedir.
Yıllarca bu ülkenin insanları birçok ekonomik krize tanık olmuş, yoksulluğu ve çaresizliği yaşamış lakin tüm bunları yaşarken bir tane ne darbeye ne de muhtıraya şahit olmuştur. Özellikle bu ülkenin insanları hastane kapılarında parasızlık yüzünden ölürken, diğer tarafta lüks gece kulüplerinde birileri tabaklar kırarak, ceketle yakarak ve etrafa destelerce doları saçarken bile bu ülkenin insanları ne bir ayaklanma ne de bir Darbe Teşebbüsüne tanık olmuştur.
Bu ülke de Darbelere, Muhtıralara, Ayaklanmalara ancak ve ancak bu ülkenin kalkınmaya ve güçlenmeye başladığı dönemlerde tanık olabilirsiniz. Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve bugün Başbakan Erdoğan’a yapılanlara ya da yapılmak istenenlere baktığımızda hepsinin ortak noktasının bu ülkeyi kalkındırmak ve güçlendirmek adına hamleler, hizmetler yapan kimseler olduğunu görebiliriz.
Bu ülkede yolların, köprülerin, barajların ve birçok konuda daha görülmemiş hizmetlerin, hamlelerin yapıldığı dönemler de bu liderlerin görevde bulunduğu dönemlerdir. Bu ülkenin her vatandaşı bunu sorgulamalıdır…
Bu ülkeyi batıran, insanlarımızı yoksulluğa ve çaresizliğe mahkûm eden siyasetçilerin görev yaptığı dönemlerde, bu topraklarda bir tane Darbe, Muhtıra ya da Ayaklanma göremezsiniz. Esasen milletçe sorgulamamız gereken de budur.
Bugün ülkemizde yaşananları ya da yapılmak istenenleri bir tesadüf olarak görmek, birçok şeyi tekrardan yaşamımıza sebep olacaktır.
Düşünün ki, ülkemiz bugün birçok alanda kalkınmakta ve güçlenmektedir. Kendi teknolojisini, silahını, aracını ve gerecini üretmekte, daha önce yapılmamış yollar, köprüler, tüneller ve baraj projeleri hayata geçirilmektedir.2002 öncesi bu ülkede bankalar bir bir batarken, ülke ekonomisi dibe vururken, insanlarımız hastane kapılarında parasızlık yüzünden ölürken, çocuğuna bir kutu ilaç alamazken, üniversite harç parasını nasıl ödeyeceğini düşünürken kimse bu ülke de, görevde bulunan Hükümete ve Başbakana saldırmıyor ya da teşebbüslerde bulunmuyordu.
Görülüyor ki birileri bu ülkenin kalkınmasından ve güçlenmesinden dün olduğu gibi bugünde oldukça rahatsız olmaktadır. Ve bu rahatsızlıklarını dün yapıldığı gibi bugünde Darbelerle, Muhtıralarla, Ayaklanmalarla ya da çeşitli saldırı girişimleri ile durdurmaya çalışmaktalar.Yine tüm bunları dün yaptıkları gibi bugünde içimizdeki kuklaları ile eyleme koyuyorlar. Milletçe Tarihimizden dersler çıkararak ve dünümüzü anlayarak bugünlerimize bakmalı ve sorgulamalıyız.
Unutmayın ki,ülkemizin kaderi ve hepimizin yarınları bu oyunları anladığımız ve gördüğümüz gün daha başka olacaktır. Hangi görüşten, partiden ve kimlikten olursak olalım, bu topraklarda birlikte yaşadığımızı ve yaşayacağımızı unutmayalım. Birçok şeyi değerlendirirken de görüşlerimiz,amblemlerimiz ve kimliklerimizle bakmak yerine ülkemiz için bakmaya çalışalım. Bu toprakların kalkınması ve güçlenmesinin hepimizin çıkar ve menfaatine olacağını unutmayalım.
Bu topraklarda çakılan her çivinin, her tuğlanın bizim yarınlarımız ve geleceğimiz için yapılan hizmetler olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.
Ve son olarak bu ülkenin kalkınması ve güçlenmesinin sadece bizlerin değil tüm İslam dünyasının güçlenmesi ve kalkınması anlamına geldiğini ve kalkınan ve güçlenen ülkemizin tüm mazlumlara daha güçlü bir şekilde el uzatacağını da unutmamak gerekir.
FATİH KELEŞ
2014 OCAK
0 Yorumlar