1958 yılıydı. Mersin'de gümrük memurları ticari bir geminin personeli hakkında kaçakçılık yaptıkları iddiasıyla savcılığa ihbarda bulundular. Kıbrıs'a erzak taşıyan gemi hareket etmek üzere limanda bekliyordu.
İhbar üzerine savcılık harekete geçerek gemi personelini gözaltına aldırdı. Gümrük memurlarının da, savcının da bilmediği şeyler vardı. Mersin'de kaçakçılık suçlamasına maruz kalan gemi aslında Kıbrıslı Türklere gizlice silah taşımakla görevliydi.
İngiltere'nin 1950'lerde Kıbrıs'tan çekileceği belli olmuştu. Kıbrıs'ı ilhak etmek isteyen Yunanistan'ın desteklediği Rum milliyetçiler Ada'da terör estiriyorlardu.
Kıbrıslı Türklerin ise ne silahı vardı, ne cephanesi. Kıbrıslı liderler Türkiye'den yardım istediler. Başbakan Adan Menderes gizli olarak 'Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı'nın kurulmasına karar verdi.
Konu Bakanlar Kurulu'nda görüşüldü. Adaya silah gönderilmesi ve Mücahitlerin eğitilmesi görevi Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı 'Özel Harp Dairesi'ne tevdi edildi. Akdeniz limanlarından balıkçı gemileri, erzak gemileri, hatta kayıklarla silah sevkiyatı başladı. Mersin'de alıkonulan gemi Kıbrs'a ilk silah sevkiyatını yapmak üzereydi.
Sevkiyatın akamete uğraması üzerine Binbaşı İsmail Tansu Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'ya durumu bildirdi. Zorlu, Gümrük ve Tekel Bakanı Hadi Hüsman'ı arayarak şöyle dedi:
'Beyefendi, biliyorsunuz Bakanlar Kurulu'nda sözünü ettiğim, Kıbrısla ilgili bir çalışmamız var. Mersin gümrüğünde bir olay olmuş. Şimdi size İsmail Tansu adında bir subayı gönderiyorum. Kendisini dinleyiniz. Bu arkadaşların görevi o kadar önemli ki, altın kaçırsalar, biz Hükümet ve Devlet olarak göz yumacağız. Sizden binbaşının istekleri doğrultusunda ilgililere gereken talimatın verilmesini rica ediyorum.'
İsmail Tansu Bakan Hadi Hüsman'dan İzmir, Antalya, Alanya, Anamur, Taşucu ve Mersin gümrük müdürlüklerine 4 görevli subayın isimlerini bildirmesini istedi.
Subaylara her türlü kolaylık sağlanmalı ve bu durum son derece gizli tutulmalıydı. Bakan Hüsman 'Merak etmeyin bu milli davamıza hizmette hepimize düşen görev var. İstekleriniz için bizzat gerekli talimatı vereceğim, size başarılar dilerim' demişti.
Silah sevkiyatının NATO'da Türkiye'nin müttefiki olan İngiltere'nin ve Yunanistan'ın haberi olmadan gerçekleştirilmesi gerekiyordu. İşin içine Akdeniz bölgesindeki Türk istihbarat (MAH) birimleri de dahil oldu.
1959 Ekim'inde bir ihbar sonucunda Kıbrıs açıklarında 'Elmas' isimli, silah yüklü bir balıkçı gemisi bir İngiliz muhribi tarafından yakalanmak üzere idi.
Geminin alıkonulması halinde hem gizlilik kuralları ihlal edilmiş olacak, hem Menderes Hükümeti İngiltere'ye karşı zor durumda kalacaktı.
Gemi kaptanı aldığı talimat üzerine gemisini batırdı ama personeli tutuklandı. Personel daha sonra Türkiye'nin girişimleriyle kurtarıldı.
İsmail Tansu'nun 2001'de yayımladığı 'Aslında hiç kimse uyumuyordu' kitabında vurguladığı gibi devlet birimlerinin sağlıklı koordinasyonu sayesinde mekanizma tıkır tıkır işledi, Kıbrıslı Mücahitlere kendilerini koruyabilmeleri için gerekli donanım ve zemin sağlandı.
Buradan 'TIR'lar meselesine geleceğim.
Türkiye'nin Suriye sınırındaki gelişmeler halde ve istikbalde ülkemiz için bir güvenlik riski oluşturuyor ise devletin ilgili ve sorumlu birimlerinin sınır ötesinde önlem almaları kadar doğal bir şey olamaz.
Eğer devlet birimleri arasında eşgüdüm eksikliği var ise bir an önce giderilmesi gerekiyor. Zira ortaya çıkan manzara hoş olmamıştır.
ABDULLAH MURADOĞLU
0 Yorumlar