Bugünleri daha iyi anlamak için biraz geriye dönelim!
Doksanlı yıllardı!
O dönem Türkiye, Televizyon ekranlarında sıklıkla Boğaz manzaralı mekanlarda ceket yakarak, tabak kırarak ve etrafa dolarlar saçarak eğlenenlere tanık oluyordu. Gazetelerin baş köşelerinde ise kim daha fazla bahşiş verdi haberleri yapılıyordu.
Birileri ülke de vur patlasın,çal oynasın eğleniyor ve etrafa akla hayale gelmeyecek paralar saçıyordu. Televizyon ekranlarından ve Gazetelerden Türkiye'ye bakıldığında adeta her şey güllük gülistanlıktı.
O dönem ne hikmetse hastane kapılarında parasızlık yüzünden ölen, çocuğuna ilaç parası bulamayan ve emekli maaşı kuyruklarında beklemekten kalp krizi geçiren, kayıt parası bulamadığı için okula gidemeyen insanımızın gözyaşları Televizyon ekranlarına taşınmaz ve gazeteler sayfalarında yer almazdı.
Yine o dönem bu ülke de bir biri ardına özel bankalar kurulur, vatandaştan paralar toplanır ertesi gün kap kaçak toplanır, çuvallarla paralar yurt dışına taşınırdı!
Vatandaş hep aynı sloganla söğüşlenirdi; "Paranızı XX bankasına yatırın, karınızı katlayın!"
İşin kötü tarafı vatandaşı söğüşleyenler, ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi Başbakan, Bakanlarla ve Milletvekilleri ile pozlar verirdi!
Yanıldıkları bir şey vardı!
O da, bu devran hep böyle gidecek sanıyorlardı!
2002 yılında bu devran sona erdi!
Haliyle birileri bundan oldukça rahatsız oldu. Kolay değildi bir insanın alıştığı yaşam tarzından koparılması!
Fakat onlar için bu sıkıntı değildi!
Ne de olsa Tilki kadar kurnazlardı! 3-5 ay sözde irtica haberleri yapar, "Laiklik elden gidiyor" manşetleri atar", "Ülkeye Şeriat getirecekler" yaygarası kopartılır, düzenlerini bozanlar alaşağı edilirdi. Olmadı, 5-10 tank yürütülür, postal sesleri çınlatılırdı!
Yanıldılar!
Hiç alışık olmadıkları dirençle ve başkaldırı ile karşılaştılar. Başbakan Erdoğan'ın; "Biz kefen giyerek bu yola çıktık" demesi de bunun içindir!
Yıllarca memleketin ve milletin kanını emen, iliğine kadar soyup soğana çeviren aklın karşısında kararlı bir avuç Anadolu insanı!
Buna da hiç alışkın değillerdi!
Çünkü onlara göre Yöneten Halk değil daima Elitler olmalıydı!
İşçi Ali Amcanın çocuğu işçi kalmalı, Hasan Amcanın çocuğu tarlada çalışmalı, Ayşe Teyzenin evladı iş kuyruklarında olmalı, hiç olmadı Çoban olmalı!
Lakin asla yöneten olmamalıydı!
Bugün Anadolu İnsanını Koyun görmeleri ve "Benim oyum ile bir Çobanın oyu bir mi " demeleri bunun için!
Hala alışamadılar!
Bu ülkenin öz evlatlarının birden ortaya çıkarak bu eli nasırlı milleti ve vatanını sahiplenmesine!
İrtica, Şeriat, Laiklik ve Postal demode olunca sözde Yolsuzluk, Ayakkabı kutularına sarıldılar!
Artık çok geç!
Anadolu insanı uyutulduğu uykulardan uyandı. Bir daha asla bu toprakları bu düzene teslim etmeye de niyeti yok!
Biraz zaman alacaktır!
Fakat alışacaklar Anadolu insanının öz yurduna sahip çıkarak, öz yurdunu yönetmesine ve sahiplenmesine....
FATİH KELEŞ
2014 MART
Doksanlı yıllardı!
O dönem Türkiye, Televizyon ekranlarında sıklıkla Boğaz manzaralı mekanlarda ceket yakarak, tabak kırarak ve etrafa dolarlar saçarak eğlenenlere tanık oluyordu. Gazetelerin baş köşelerinde ise kim daha fazla bahşiş verdi haberleri yapılıyordu.
Birileri ülke de vur patlasın,çal oynasın eğleniyor ve etrafa akla hayale gelmeyecek paralar saçıyordu. Televizyon ekranlarından ve Gazetelerden Türkiye'ye bakıldığında adeta her şey güllük gülistanlıktı.
O dönem ne hikmetse hastane kapılarında parasızlık yüzünden ölen, çocuğuna ilaç parası bulamayan ve emekli maaşı kuyruklarında beklemekten kalp krizi geçiren, kayıt parası bulamadığı için okula gidemeyen insanımızın gözyaşları Televizyon ekranlarına taşınmaz ve gazeteler sayfalarında yer almazdı.
Yine o dönem bu ülke de bir biri ardına özel bankalar kurulur, vatandaştan paralar toplanır ertesi gün kap kaçak toplanır, çuvallarla paralar yurt dışına taşınırdı!
Vatandaş hep aynı sloganla söğüşlenirdi; "Paranızı XX bankasına yatırın, karınızı katlayın!"
İşin kötü tarafı vatandaşı söğüşleyenler, ertesi gün hiç bir şey olmamış gibi Başbakan, Bakanlarla ve Milletvekilleri ile pozlar verirdi!
Yanıldıkları bir şey vardı!
O da, bu devran hep böyle gidecek sanıyorlardı!
2002 yılında bu devran sona erdi!
Haliyle birileri bundan oldukça rahatsız oldu. Kolay değildi bir insanın alıştığı yaşam tarzından koparılması!
Fakat onlar için bu sıkıntı değildi!
Ne de olsa Tilki kadar kurnazlardı! 3-5 ay sözde irtica haberleri yapar, "Laiklik elden gidiyor" manşetleri atar", "Ülkeye Şeriat getirecekler" yaygarası kopartılır, düzenlerini bozanlar alaşağı edilirdi. Olmadı, 5-10 tank yürütülür, postal sesleri çınlatılırdı!
Yanıldılar!
Hiç alışık olmadıkları dirençle ve başkaldırı ile karşılaştılar. Başbakan Erdoğan'ın; "Biz kefen giyerek bu yola çıktık" demesi de bunun içindir!
Yıllarca memleketin ve milletin kanını emen, iliğine kadar soyup soğana çeviren aklın karşısında kararlı bir avuç Anadolu insanı!
Buna da hiç alışkın değillerdi!
Çünkü onlara göre Yöneten Halk değil daima Elitler olmalıydı!
İşçi Ali Amcanın çocuğu işçi kalmalı, Hasan Amcanın çocuğu tarlada çalışmalı, Ayşe Teyzenin evladı iş kuyruklarında olmalı, hiç olmadı Çoban olmalı!
Lakin asla yöneten olmamalıydı!
Bugün Anadolu İnsanını Koyun görmeleri ve "Benim oyum ile bir Çobanın oyu bir mi " demeleri bunun için!
Hala alışamadılar!
Bu ülkenin öz evlatlarının birden ortaya çıkarak bu eli nasırlı milleti ve vatanını sahiplenmesine!
İrtica, Şeriat, Laiklik ve Postal demode olunca sözde Yolsuzluk, Ayakkabı kutularına sarıldılar!
Artık çok geç!
Anadolu insanı uyutulduğu uykulardan uyandı. Bir daha asla bu toprakları bu düzene teslim etmeye de niyeti yok!
Biraz zaman alacaktır!
Fakat alışacaklar Anadolu insanının öz yurduna sahip çıkarak, öz yurdunu yönetmesine ve sahiplenmesine....
FATİH KELEŞ
2014 MART
0 Yorumlar