Gülen Örgütü elemanı gazeteci-yazar Faruk Mercan, "Fethullah Gülen"adlı kitabında Gülen'in Özal'a ettiği bedduaları yazmış.
ÖZAL'I HEDEF ALAN YAZI
Mercan, kitabının 'Çankaya Köşkü'nde yankılanan başyazı' adlı bölümünde Fethullah Gülen'in Sızıntı dergisi için Ağustos 1991′de kaleme aldığı 'Milletin yolunu kesen kanlı kabus' yazısını Özal'ın üzerine alındığını söylüyor.
Mercan'ın kastettiği yazıda Gülen'in Özal'ı işaret eden şu ifadeleri kullanması dikkat çekiyor:
"…Sen 'çağdaşlık', 'çağ atlama" nakaratıyla kendi kendini avuta dur; kazanç, gelir dağılımı, refah, mutluluk, keyif, neşe gibi gevezeliklerle teselli olmaya devam et… Aslında senin, çağdaşlığın da çağı yakalaman da sadece bir züğürt tesellisi ve kendi kendini aldatma; senin icraatın sırf bir taklit ve başkalarına bakıp geviş getirme; idaren de, kurtları çobanlığa yükseltip, çobanları da sürüleştirmekten ibaret. Yakın tarihimiz itibariyle senin bu kabil hataların, sayılamayacak kadar çok, ağza alınamayacak kadar da utandırıcı olmuştur. Evet sen, dünden-bugüne bir kerecik olsun hatalarını aşamadın, aksine 'hatamı aşayım, onu zihinlerden sileyim' derken, ikinci bir hata işledin…"
ÖZAL'A BEDDUA
Söz konusu makalede Özal'a ithafen "Sen karanlık düşüncelerin esiri, iki de bir zamanın çıkmazına düşen ve elli defa burnunu yerlere sürtmeden kendine gelmeyen içi geçmiş ruh.! Sürekli ufuksuz.! Bilinmezlere yelken açan sarhoş ve şaşkın kaptan.! Diyelim ki, bir-iki adım öteden habersiz yaşıyorsun-rakip tanımayan ve herkese tepeden bakan halinden utan!" sözleri dikkat çekerken, ölümünden 2 yıl önce yazılan makalede "Şimdi istersen uyu; çünkü bundan sonra kopacak kıyamet senin kıyametin olacaktır! Evet, yakın bir gelecekte sen, sırtında bir kambur gibi târihî mes'ûliyetlerin, derdest edilip tarihleşeceğin gayyaya götürülürken, senin ihmaline, senin iğfaline, senin hıyanetine uğramış, bütün ihmalzedelerin, bütün iğfalzedelerin, bütün hıyanetzedelerin kahredici bakışları, çıldırtan çığlıkları ve arş-ı adaleti ihtizaza getiren tazallümleriyle, ölüp ölüp dirilecek ve "keşke, ben de toprak olsaydım" deyip inleyeceksin..!" ifadeleriyle beddua etmesi dikkat çekiyor.
"SEFİL VARLIK"
Gülen'in doğrudan siyasi ifadeler kullandığı şu satırlar da dikkat çekiyor:
"Ma'bed ve saray, kalblerden, kafalardan silinirse, insanlığın duyguda, düşüncede hürleşeceği ve böylece insanî değerlere uyanacağı vehmediliyordu.. hatta biz, bahtsız bir zaman diliminde bu dramın acı acı yaşandığını da gördük; gördük ama, umduklarımızdan hiçbirini elde edemedik.. Elde etmek şöyle dursun, kaybettiklerimizin hadd u hesabı yok. Herşey alt-üst olduktan sonra, ma'bed ve saray otoritesinin vârisi olduğunu iddia eden bir sürü otorite heveslisi türedi: Millet, halk, devlet, parlamento, işçi, bürokrat ve yer yer kendini hissettirme çıkışları yapan askeriye bu mirasçılardan sadece bir kaçı… "Kuvvet hakta olmalı" yoksa, istibdadı yıktık diyenler onu daha geniş bir zemine yaymış ve önü alınmaz hâle getirmiş olurlar. Bizde de öyle oldu; gidenler, milletin beklentilerini veremeden gittiler; gelenler de bir sürü serlerle geldiler.. peygamberlerin sundukları mesajlarla doğup gelişmiş bulunan kollektif duygu ve davranış nizamını alt-üst eden yenilik hareketleri, ma'bed yerine apartmanı, Ma'bud'un marziyatı yerine de, ferdin hevâ ve hevesini, beden ve cismânî nazlarını yerleştirdi. Bu dönem itibariyle idi ki, Kur'ân'ın "eşref-i mahluk" diye tanıyıp tanıttığı insanoğlu, yiyen – içen-hazmeden -uyuyan-cinsî arzularını yaşayan ve ıtrahta bulunan sefil bir varlık durumuna düşürüldü.."
İKTİDAR PARTİSİNDE AYRIŞMA
Peki Gülen Özal'a neden bu satırları kullandı?
Mercan şu yanıtı veriyor:
"1990′lı yılların başı, hem siyasette hem de toplumda keskin ayrışmaların çok somut işaretlerini verdi. Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı seçilerek Çankaya Köşkü'ne çıkmasından sonra iktidar partisi ANAP'ta, liberaller-mukaddesatçılar ayrışması yaşandı. Meydana gelen bazı faili meçhul cinayetlerin de etkisiyle toplumda laik-antilaik ayrışması giderek sertleşti. Özal, o atmosferde partiyi liberal bir isim olan Mesut Yılmaz'a emanet etmeyi uygun buldu. Bunun üzerine devlette muhafazakar ve dindar bilinen bazı kadrolar tasfiye edildi"
EMNİYETTE VE BÜROKRASİDE TASFİYE
Mercan'ın iddiasına göre, Cumhurbaşkanı Özal, bu yazının yayınlanması üzerine kardeşi Korkut Özal'ı Gülen'e gönderdi. Korkut Özal'ın İzmir'de Gülen ile görüştüğünü öne süren Mercan'a göre, Özal'a yönelik bu eleştirilerin temel odak noktasını ANAP'tan muhafazakarların tasfiye operasonu yapılmasıydı. Kitapta, meselenin kaynağı Mesut Yılmaz'ın parti lideri olması değil, ANAP'ta Mesut Yılmaz ile oluşan yeni yapılanmanın etkisiyle İçişleri Bakanlığı ve Emniyet gibi kurumlarda bazı bürokratların sadece dindar olduğu gerekçesiyle görevlerinden alındığı iddiasıydı. Mercan "Sızıntı başyazısındaki tavrı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet gibi kurumlarda bazı devlet görevlilerinin sadece dindar oldukları gerekçesiyle görevlerinden alınmalarıyla ilgiliydi. Gülen'e göre Özal, devlete sadakatle görev yapan bu bürokratlara sahip çıkmalıydı" ifadeleriyle Gülen'in Özal'a bedduasının Emniyet ve bürokraside Cemaat tasfiyesi olduğunu anlattı.
Takvim
0 Yorumlar