Taze cumhur başkanı François Hollande krize sebep olan bankaları dizginlemek için halka söz vermişti, en önemli seçim vaadi bUydu. Olmadı.
Bir de zenginlerin vergisini arttıracaktı. Onu da beceremedi. Mali’deki savaş bütün bunları saklamak için iyi bir fırsat oldu.
Gazetelerde “ordumuzzz” diye başlıklar atılıyor, tank top resimleri, “kalaşnikoflu kaka-pis islamcılar cici batıyı tehdit ediyor”.
Birlik ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde François Hollande’ı eleştirmenin sırası mı? Yoksa siz vatan haini misiniz? (Türkiye’yi hatırlatmıyor mu bütün bunlar?)
Bir de zenginlerin vergisini arttıracaktı. Onu da beceremedi. Mali’deki savaş bütün bunları saklamak için iyi bir fırsat oldu.
Gazetelerde “ordumuzzz” diye başlıklar atılıyor, tank top resimleri, “kalaşnikoflu kaka-pis islamcılar cici batıyı tehdit ediyor”.
Birlik ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde François Hollande’ı eleştirmenin sırası mı? Yoksa siz vatan haini misiniz? (Türkiye’yi hatırlatmıyor mu bütün bunlar?)
Halk neden itiraz etmiyor? Zorunlu askerlik 1990’larda kaldırıldı. Ölen fransız askerleri kendi aileleri hariç kimseyi üzmüyor. Askerlik profesyonel bir tercih.
Muhalefet ve medya neden sesiz? Fransa’da basın büyük ölçüde (%70) silah endüstrisine ait. Le Figaro, Les Echos gibi günlük gazetelerin yanısıra fikir ve yorum dergileri, en önemli yayın evleri silah üreticilerinin kontrolünde: Hachette, Fayard, Grasset, Hatier, Hazan, Le Masque, Marabout, Pluriel, Stock, Le Livre de Poche, Larousse, Armand Colin, Dalloz, Dunod. Bunun yanında kadın dergileri (Paris-Match, Elle…), TV ve radyo kanalları (Canal J, MCM, CanalSatellite, Europe 1, Europe 2, RFM,…), kitap ve dergi dağıtım kanalları büyük ölçüde Lagardère (EADS, Airbus, Eurocopter) ve Dassault firmalarına ait. Dassault Aviation (Mirage 2000, Falcon, Rafale) firmasının patronu Serge Dassault aynı zamanda UMP’de senatör ve Essone’un eski belediye başkanı. Siyaset, medya ve silah üretiminin tek elde toplanmasına karşı bir anti-tröst yasası yok Fransa’da.
Bugün Mali’de şeriatçı / islamcı orduda yer alan bir çok savaşçı, özellikle de Tuaregler ABD ordusu tarafından eğitildi ve silahlandırıldı. The Guardian gazetesine göre bu Amerikalıların beceriksizliği. Ama belki de tam tersi? Kanaatimizce ABD Afganistan’da yaptığı gibi “islamcı terör” örgütü üretti ve Batı Afrika’da yeni bir pazar açtı. Bağımsızlık / şeriat / demokrasi ya da insan hakları derdine isyan eden Afrikalılar kendi katillerinin değirmenine su taşıdılar.
Ne şarap, ne parfüm, Fransa ölüm üretir, ölüm satar. Amnesty International’a göre (fr) Fransa dünyada en çok silah satan 6 ülkeden biridir. Ötekiler kim? ABD, İngiltere, Almanya, Çin, Rusya. (Can sıkıcı bir soru: 5 tanesi BM’de veto hakkı olan bu ölüm tüccarları dünya barışı için bir şey yaparlar mı sizce?)
ABD firmaları 2011’de bütün dünyaya 66 milyar dolarlık satış yaparak yine rakiplerini kıskandırmıştı. (Ötekiler genelde 3-5 milyar ile yetinirler, Fransa biraz daha fazla kazanır bu işten, 7-8 milyar kadar) Peki neden ABD rakiplerini bu kadar geride bırakabiliyor? Çünkü Suudi Arabistan örneğinde olduğu gibi ABD ordusu sadık müşterilerini [ABD halkının vergisiyle] koruyor. Yani ABD’nin Ortadoğu’da efelik yapması ulusal silah endüstrisine müşteri kazandırıyor. Fransa da Afrika için aynı şeyi yapmak istiyor: “Bizim silahlarımızı alırsanız sizi koruruz”. Kimden koruyacak? Yine 6 büyük ölüm taciri tarafından silahlandırılan gerilla, komşu devlet, azgın diktatör vs.
Saddam, Esed ve Kaddafi gibi katilleri kim silahlandırmıştı hatırlıyor musunuz? Meselâ Halepçe katliamında kullanılan Mirage tipi uçaklar Fransız Dassault firmasınca satılmış idi. Atılan kimyasal silahları üreten fabrika Almanlar tarafından kurulmuştu. Öldürülen 5000 Kürdün Avrupalı katilleri hakkında hiç bir zaman dava açılmadı. (Bkz. Uygar(!) Avrupalının Kürt Katiline Silah Verdiği Gün)
Savunma (=saldırı) sanayi Fransa ekonomisi içinde önemli bir yer tutar. Savunma bakanlığı verilerine göre doğrudan istihdam 165.000 insan. 1500’ü yüksek teknoloji firması olmak üzere 4000 taşeron ekmek yiyor. Fransa silah ihracatında dünya dördüncüsü. 2009’dan bu yana 20 milyar dolar ihracat yapılmış.
Fransa ABD’den sonra dünyada en çok ve en yaygın askerî üsse sahip ülke. Eski(!) sömürgeler, “koruma altındaki”ada-devletler, nükleer denizaltılar ve uçak gemileri sayesinde Fransa dünyanın hemen her yerinde her an istediği hedefi vurabilecek bir askerî güçtür. Güneş Batmayan imparatorluğun mirasçısı İngiltere’nin de tuzu kuru. Ayrıca ABD üslerini kullanırlar. Ya öteki süper güç ve silah taciri olan devletler? Çin batıda dağlar ve çöllerle çevrili, doğuda Tayvan ve ABD yanlısı devletlerin karasularını kullanmak zorunda. Süper güç olarak rahat değil. ABD ve Fransa ile dans edebilmek için Afrika’da ve Bangladeş, Hindistan vb ülkelerde ticari(?) amaçlı kontuarlar açmaya başladı. Rusya da rahat değil zira limanların çoğu kışın donuyor. Akdenize geçmek için Türkiye’ye gebe. Baltık denizindeki limanların kullanımı da İskandinav ülkelerinin, Danimarka’nın hatta Londra’nın kaprislerine açık. Rusya’nın komünist devirden kalma askerî üsleri var ama bu konuda ABD ve Fransa ile dans edebilmesi zor.
Çok sayıda analistin öngördüğü gibi komünist Rusya’nın çöküşü (1980’li yılların sonu) Batıda “NATO’ya gerek var mı?” sorusunu gündeme getirmişti. Öcü Komünizm tehdidi ortadan kalkınca bir çok ülke savunma harcamalarında önemli kısıntılar yaptı. Panik halindeki silah firmalarına yeni bir öcü lâzımdı. Bu rol Müslümanlara verildi.
Fransız savunma sanayi demokrasinin zayıflıklarını çok iyi kullanır. (Bkz. ilgili e-kitap: Banka Ordudan Tehlikelidir!) Basın, düşünce kuruluşları ve lobi faaliyetleri ile tehdit üretir, güvenlik yasaları ile bu tehdit algısını kurumsallaştırır.
Milli Eğitim bu tablonun bir parçasıdır, Fransız ordusunu kötülemek neredeyse yasaktır. Tarih dersleri Türkiye’deki kadar olmasa da şövendir, hatta ırkçıdır. Fransa saldırmışsa uygarlık götürmüştür, aydınlatmıştır. Başkası “bizim ülkemize” saldırmışsa mutlaka barbardır, mutlaka çocukları öldürmüş, kadınlara tecavüz etmiştir. Tarih kitaplarındaki zırvaların temizlenmesi zordur. Özellikle Fransız ordusunu eleştiren ifadeler konulmaz. Meselâ Cezayir’de bir milyon Müslümanı aç bırakarak öldüren askerlerden bahsedilmez. Eskiden savaşmış askerlerin dernekleri çok aktiftir ( fr. “anciens combattants”) Millî eğitim bakanlığına, millet vekillerine, okul kitabı basan yayın evlerine sürekli baskı uygularlar. Fransa için ölmüş askerleri vs bahane ederek duygu sömürüsü yaparlar.
Dış borç ve ekonomik kriz ile boğuşan Fransa’nın binlerce km uzaktaki Mali’de bir savaşı finanse etmesindeki mantık nedir peki? Kim ödeyecek? “LE” cevap: Tek bir Fransa yok. Yani çıkarları, beklentileri ortak olan, devletiyle, halkı ve endüstrisiyle birlik ve beraberlik içinde bir Fransa yok. Tam tersi. Halk (her halk gibi) ödediği vergilerin kendisine okul, hastahane vs olarak dönmesini istiyor. Halbuki Dassault, Lagardère gibi firmalar devlet hazinesinden daha fazla paranın savunmaya harcanmasını istiyor. Bunun için Mali’deki savaşın gerekli ve haklı olarak gösterilmesi gerek.
Sonuç;
Fransa insan hakları için savaşmaz. Para için savaşır. Para geldikten sonra her rejimle anlaşır; islamcı, şeriatçı, faşist, komünist fark etmez. Mali’deki savaş İslâm’a karşı yapılan bir haçlı seferi değil “sadece” bir yağmadır. Afrika’nın hammadeleri gibi Fransız halkının vergileri de ütülmekte. Mali halkı bu “büyük oyunda” piyondur. Fransız silah endüstrisinin siyasete uyguladığı baskı büyük ölçüde ABD’deki duruma benzemektedir. Benzer manipulasyonlar, psikolojik harp taktikleri, vs…
0 Yorumlar