Tarih sürecinde Dicle ve Fırat’ın arasında kalan bölgeye Mezpotomya (iki nehir arasındaki topraklar) denilmişti.
Daha önce yaşamış bir Irak ya da Suriye devleti veya bu isimle anılan bir halkolmamıştır.
Osmanlı idari bölünmesinde; 1500 yıla yakın bir zaman coğrafi ad olarak Bağdat ve Basra’ya ‘Irak’; Musul bölgesine ise ‘El Cezire’ adı verilmiştir[1].
‘Irak’ adı Osmanlı İmparatorluğudöneminde merkeze olan uzaklığından gelmektedir. Sykes-Picot anlaşması ile iki şey yapılmak istenmişti.
İlki İngiliz hâkimiyetinde bir Irak, ikincisi Osmanlı’nın Suriye eyaletini ikiye bölerek Hermon Dağı’nın kuzeyinde Fransız hâkimiyetinde bir Suriye ve Lübnan kurmak, güneyini ise İngilizlere bırakmak. Fransızlar zaten 19. yüzyıldan beri Lübnan bölgesindeki Hıristiyanları Osmanlıya karşı kışkırta kışkırta ülkenin içini oymuşlardı. Bu ülkeye isim olarak onlara en yakın dağın ismini seçtiler.
Güneyde İngilizlere bırakılan bölgedeki Ürdün Nehri’nin batısında Osmanlı’nın Filistin idari bölgesi vardı. İngilizlere bu ismi kendi dillerine çevirdiler ve “Palestine” diye adlandırdılar. Ancak, ortada bir problem vardı. Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlıyı arkadan vurmak için İngilizlerle işbirliği Arap kabileleri de memnun edilmeliydi. Böylece Suudi kabilesine Arabistan hediye edildi ve adı Suudi Arabistan oldu. Diğer kabile olan Haşimilere ya da Mekke Şerifi Hüseyin’in oğullarına ise yeni icat edilen Irak monarşisi ile Ürdün nehrinin doğusunda kalan dar şeride Ürdün adı verilerek hediye edildi. Bu ülkenin ismi önceleri Trans-Ürdün idi sonradan sadece Ürdün diye anılmaya başlandı.
Irak’ta özellikle Musul-Kerkük bölgesinde önemli petrol yataklarının bulunduğunu, 19. yüzyıl sonlarında ilk kez Almanlar keşfetti. Onların ardından İngiltere ve Fransa da bölgeyle ilgilenmeye başladı.
İngiliz birlikleri, petrol yataklarının bulunduğu Musul'u, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından üç gün sonra 3 Kasım 1918'de, mütarekeye aykırı şekilde işgal ettiler. Gertrude Bell, Birinci Dünya Savaşı sonrası Irak’ı kurmuş, sınırlarını cetvelle kendisi çizmiş ve yarattığı Irak’ın kralını bile bizzat kendisi tayin etmiş bir İngiliz ajanı idi. Böylece Türkiye’nin Irak sınırı ancak 1926’da Musul’un kuzeyinde artık petrolün bulunmadığı 80 km. yukarıya çizildi. ABD, 2011 yılı sonunda Irak’tan çekilirken, rejimi Şiilere bırakmış, Sünniler marjinalize edilmişti. Bugün Irak içinde Şii, Sünni, Kürt aşiretler dini ve etnik nedenlerle diğerleri ve birbirleri ile mücadele etmektedir.
[1]Suphi Saatçi: Irak Türkleri, Ötüken Neşriyat, (İstanbul, 2003), s.3.
0 Yorumlar