Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, şehri karıştırmak isteyenlerin oyununu bozunca bir anda hedef haline geldi. Küçük çirkin kampanyanın arka planını 24 TV’ye anlattı.
Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, gazetecileri gözaltına aldırdığı iddiasına ilk kez kapsamlı olarak 24 TV ekranlarında cevap verdi.
Moderatör Gece’de Ardan Zentürk’e konuşan Vali Küçük, Tel Abyad’tan gelen mültecileri karşılamak üzere sınıra 150 metre mesafede olan mevkiye gittiğini, burada kendisini yaklaşık 80 kişilik bir grubun çevrelediğini, bunların gazeteci olduğunu, ancak aralarında gazeteci olmayan provokatörlerin de bulunduğunu, bu kişileri farkedince de oradan ayrıldığını ifade etti. Küçük, bu sırada kendi basın müdürüne gazeteci olmayanların neden oraya alındığını, neden kimlik kontrolü yapılmadığını sorarak sitem ettiğini, bunun üzerine görevlilerin kimlik kontrolünü yaptığını söyledi.
Hiçbir şekilde gözaltına alma gibi bir olayın gerçekleşmediğini belirten İzzettin Küçük, bilinçli olarak sosyal medyada ve bazı medya organlarında hedefe konulduğunun altını çizdi.
Vali Küçük, 6 ay kadar önce Emniyet’in Plaka Tanıma Sistemi’nin fişinin çekildiğini, bunu tespit ettiklerini, sorumluları açığa alıp haklarında işlem başlattıklarını ifade ederek, hedefe konulmasının bu olayla da ilgili olabileceğini belirtti.
Vali İzzettin Küçük şöyle konuştu:
KESİNLİKLE GÖZALTINA ALMAK GİBİ BİR DURUM GERÇEKLEŞMEDİ
Kesinlikle hiçbir gazeteci gözaltına alınmadı. Ben bunu valiliğin resmi Twitter hesabında da söyledim, Cumhuriyet Başsavcılığı kendi sitesinde yayınladı, Emniyet Müdürlüğü de yayınladı. Gözaltına alındığı iddia edilen kişiler de “biz gözaltına alınmadık” dediler. Onlara kimlik soruldu. Bu kadar.
O GÜNDEN SONRA “GAZETECİYİ GÖZALTINA ALDIRAN VALİ” DİYE ANILDIM
Ama o günden beri “gazeteciyi gözaltına aldıran vali” diye anıldım. Bir kere benim gözaltına alma yetkim yok. Birinci yanlış bu. Valinin gözaltına alma yetkisi, toplumsal büyük hadiselerde. O da, daha sonra hakim kararına sunulmak kaydıyla. Gözaltına almak hukuki bir işlemdir.
TEL ABYAD’TAN GELEN SURİYELİLERİ KARŞILAMAYA GİTTİM
Hadise şu: Ben oraya Tel Abyad’tan gelen Suriyelileri karşılamak için gittim. Basın toplantısı yapmayacaktık, öyle bir davetim olmadı. Fakat, tam oradan çıktım, 80-100m kişilik grup. Basın mensupları. Kameraları olanlar da var. Bir açıklama yapmamı istediler. Ben önce tereddüt ettim. Sonra, olayın sıcağıyla bir açıklama yapayım dedim. Neler yaptığımızı, gelen mültecileri nereye yerleştirdiğimizi anlatayım dedim.
KALABALIĞIN İÇİNDE GAZETECİ OLMAYAN KİŞİLER OLDUĞUNU ANLADIM
Açıklama yapmaya başladım, daha birinci dakika dolmadan, o gazeteci grubunun içinden, arka taraftan sürekli taciz edilmeye başlandım. Bu sefer durumun farkına vardım. Bu kalabalığın tamamının basın mensubu olmadığını anladım.
BİR AN ÖNCE ORADAN AYRILMAM GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜM
Bunun üzerine bir an önce bu açıklamayı yapıp oradan ayrılmam gerektiğine inandım. Açıklamamı da kısalttım. Çünkü size laf atılıyor, henüz bir soru-cevap faslına geçmemişiz. Henüz konuşmam bitmeden sürekli arkadan “bunu nereden biliyorsun, bunu nereden duydun” şeklinde laf atılınca gazeteci grubunun içinde farklı kişilerin olduğunu anladım. Ve hemen açıklamamı ikinci dakikada bitirdim. Maksadım oradan ayrılmak. Çünkü yanlış bir yerdeyim.
BASIN MÜDÜRÜME SİTEM ETTİM
Soru faslı başlamandan “arkadaşlar teşekkür ediyorum, açıklamam bu kadardır” dedim. Arkamı döndüm, basın müdürlüğündeki arkadaşlara dedim ki, “yaptığınız doğru değil” dedim. Sitem ettim onlara. “Burada gazeteci olmayan kişiler var, bunların kimliklerini niye tespit etmediniz. Beni gazeteci olmayanların da olduğu bir yere getirdiniz” dedim. Oradaki tek sitemim, benim kendi personelimle ilgili bir sitemdi.
“ALIN BUNLARI” DİYE BİR İFADE SÖZ KONUSU DEĞİL
“Alın bunları” dediğim kesinlikle doğru değil. Lütfen oradaki kamera kayıtlarını açın bakın. Tek dediğim söz basın müdürüme. “Bunların içinde gazeteci olmayan kişiler var, niye kimliklerine bakmadınız” dedim. Bu kadar. Burada “alın bunları” diye bir kelime yok.
Orada iki üç tane soru vardı. Hiçbirini cevaplamadım. Sorulara kızdığım için değil. Benim tek derdim oradan ayrılmaktı. Güvenlik sorunu var ve tellere 150 metre mesafede. Kamera kayıtlarına bakın. Yanlış yerde olduğumu anladım ve oradan ayrılmak istedim.
Ne sorulan soruya ne de soran kişiye bir kızgınlığım olmadı. Arabaya bindim ve oradan ayrıldım.
Benim sitemim sonrasında arkadaşlar basın mensubu olup olmadıklarını anlamak için orada kimlik kontrolü yapmışlar. Asla bir gözaltı söz konusu değil. Benim sitemimi bir görev addediyorlar.
İlk kez şimdi açıklama yapıyorum. Çünkü bu kadar açık ve seçik bir yalanı ben önemsemedim. Ama dünden itibaren önemsedim. Bu da benim hatam. Niye dünden itibaren önemsedim? Çünkü bakın, gözaltı dediğiniz resmi bir işlemdir. Yani bir kişi gözaltına alınmışsa muhakkak bunun kaydı vardır. Savcılık diyor ki “yok”. Valilik diyor “yok”. Herkes “yok” diyor. Bu kadar açık seçik bir yalan karşısında “vali kendini savunuyor” pozisyonuna düşmemek için sadece kendi internet sitemde o tarihte bir açıklama yaptım bıraktım.
Ama olayı öyle köpürttüler, öyle büyüttüler ki cevap vermek zorunda kaldım.
ŞANLIURFA’YI KARIŞTIRMAK İSTİYORLAR
Benim hedef alınmam, şahsımla ilgili değil. Şanlıurfa’yı birbirine katmak istiyorlar. Çünkü burada 520 bin Suriyeli var. Türkiye’de en çok Suriyeli mülteci (Kürt, Arap, Türkmen ve Yezidi) alan bölgedeyiz. Tüm sınır boyunca; Kobani’den, Tel Abyad’tan, Ceylanpınar’dan, Ezidilere eziyet yapıldığı zaman hep mülteci aldık biz.
Ama bunu bir sükunet ve huzur içinde şu ana kadar getirdik.
NEDEN HEDEFE KONULDUM?
5-6 ay önce manşet oldu bütün basında. Emniyetin PTS (Plaka Tanıma Sistemi) var. Bu sistemin tam 6 ay boyunca fişleri çekilmiş. Bizim haberimiz yok, Emniyet’in haberi yok. Çekilmesinin nedeni şu: Bu sistem şöyle işliyor. Şanlıurfa’da herhangi bir kaçak, aranan araç, şüpheli araç olduğunda bütün MOBESE kameralarından bu bilgi o sisteme geliyor ve alarm veriyor. Bu sistem 6 ay boyunca çalışmadı.
SORUMLULARI AÇIĞA ALDIK, HAKLARINDA İŞLEM BAŞLATILDI
Bunu yapan gizli bir el değil. Yetkisi olmadığı halde, Muhaberat Şube Müdürü’nün imzasıyla devre dışı bırakılmış. Oranın devre dışı bırakılma yetkisi sadece Emniyet Müdürü’ndedir. Muhaberat Şube Müdürü tarafından yazılı emirle devre dışı bırakılmış. Biz bunu tespit ettik ve bunları açığa aldık. Şu anda bir kısmı mahkemede yargılanıyor, bir kısmı hakkında da müfettiş soruşturması var. Şu anda görevde değiller.
Ayrıca şunu belirteyim. Suruç’ta vefat eden bütün değerli vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Onlar gencecik yavrularımızdı. Gerçekten içimiz sızlıyor, yüreğimiz sızlıyor. Bu eylemi yapan kesinlikle insanlık düşmanı, barbar, vahşi bir kişi veya kişiler, veya örgüt. Lanetliyorum. Yaralılara da Allah’tan acil şifalar diliyorum.
0 Yorumlar