TWİTTER CANLI

BM’de reformu ‘veto hakkı’ engelliyor

Suriye’de dört buçuk yıldır süren savaş, Ukrayna’daki çatışmalarda sivillerin ölümü gibi dünya çapındaki krizlere çözüm bulunamaması, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) reform çalışmalarını yeniden ve daha güçlü bir şekilde gündeme getiriyor. Türkiye’nin ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyerek katıldığı BM’deki yapısal reform kampanyası, 1990’lardan bu yana birçok ülke tarafından kuvvetli şekilde dile getiriliyor.

1945’te kurulan Birleşmiş Milletler’de, 70 yılda sadece bir kez, 1965 yılında reform yapıldı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) geçici üye sayısını 6’dan 10’a çıkaran değişiklikle, karar tasarılarının kabulü için gerekli 7 oy sayısı da 9’a çıkarıldı. Beş daimi üyenin (ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Çin) veto hakkına dokunmayan bu değişiklikten sonra hiçbir öneri ve reform tasarısı hayata geçmedi.

Ancak BM üyesi 193 ülkenin yarısından fazlası, BM’nin dünyadaki birçok soruna etkili şekilde müdahale edemiyor oluşunu eleştiriyor. Özellikle BM Genel Kurulu’ndaki oylamada üçte iki çoğunluk sağlansa bile beş daimi üyeden birinin veto etmesi halinde geçemeyen tasarılar ve sistemin bu sebeple kilitlenmesi eleştirilerin odağında. Dünyanın her bölgesinden bir daimi üye bulunmaması ve geçici üyelerin ortalama 15 yılda bir seçilebilmesi de eleştirilere yol açıyor. Kendi bölgesini ilgilendiren konularda söz sahibi olamayan ülkeler, bu konularda BM’nin ağır işleyişinden de şikâyetçi.

Sistemin daha sağlıklı işleyişi için yapılan reform ve yapısal değişiklik önerilerinin önünde ise büyük bir engel duruyor; yapılacak her değişiklik için yine beş daimi üyenin onayına ihtiyaç duyulması.

Beş daimi üyeden hiçbirisinin itiraz etmemesi halinde, BM Genel Kurulu’nda da üçte ikilik çoğunluğun öneriyi desteklemesi gerekiyor.

İki farklı öneri var

Reform çalışmalarına katılan ülkeler iki farklı öneriyi tartışıyor. Birincisi geçici üyelerin sayısının ve BMGK üzerindeki etkilerinin arttırılması. Bölgesel olarak biraz daha güçlü olan ülkelerin en fazla sekiz, on yılda bir seçilebilmesi… Bugünkü şartlarda sıranın yeniden aynı ülkeye gelmesi yaklaşık 20 yılı bulabiliyor. Bu öneri, sık seçilen ve bazı kriterleri karşılayan ülkelerin üyelik sürelerinin iki yıldan daha uzun olmasını da kapsıyor. Mısır, Güney Kore ve Türkiye, kendi bölgelerinin temsil gücünün az olduğunu söyleyerek bu görüşü savunan ülkelerden bazıları.

İkinci öneri ise, veto hakkı bulunan daimi üyelerin de geçici üyelerin de sayısının artması. Daimi üyelerinin sayısının artışında bölgesel kotalar oluşturulması ve her bölgeden ekonomik ve nüfus anlamında en güçlü ülkenin birer koltuğu olması…

Bu grubun başını çeken ülkeler Almanya ve Japonya. 1997 yılında BMGK’ya daimi üye olabilmek büyük bir kampanya başlatan bu iki ülkeye sonradan Hindistan ve Brezilya da dâhil oldu.

G4 tasarıyı oylamaya sunmuştu

G4 olarak adlandırılan bu dört ülke, Temmuz 2005’te BMGK’ya dördü kendileri, ikisi de Afrika’dan olmak üzere toplam altı daimi üye ve dört geçici üye eklenmesi için karar tasarısı sundu. Washington açıkça daimi üyelik konusunda destekledikleri tek ülkenin Japonya olduğunu söyledi. Ancak taslağa göre, bu dört ülke birlikte üye olacak ya da hiçbiri Konsey’e dâhil olmayacaktı.

Taslağa BMGK içinden Rusya, Çin ve ABD destek vermezken; BM Genel Kurulu’nda da üçte ikilik çoğunluğu sağlayamadı.

Türkiye’nin tutumu

Türkiye’nin genel tutumu daha sık ve daha eşitlikçi bir koltuk dağılımı. Bir ülkenin 20 yılda bir oraya gelmesindense, özellikle belli bir bölgeyi ilgilendiren konular gündemdeyken o bölgeden daha fazla ülkenin karar aşamalarında etkili olması… Al Jazeera’ye konuşan, BM’de reform çalışmalarına katılan Türk yetkililer “Türkiye olarak birçok şeyin ortasındayız ama bizi ilgilendiren konularda BMGK’da bir şey konuşulduğunda orada yokuz. Konulara ve gündeme göre, bölgesel olarak önemli rol oynayan ülkelerin ya kalıcı şekilde ya da daha sık seçilmek suretiyle içeride olması gerekir” dedi. Türkiye, daimi üyelik isteyen Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerin de daha sık şekilde içeride olması gerektiği yaklaşımında.

Kaynaklar, Türkiye’nin aslında vetonun kalkması gibi büyük talepleri olduğunu, ancak şimdilik daha olabilir olanın peşinde olduğunu belirtti:

“Dünya beşten büyüktür söyleminin temelinde yatan mesele bu. Yoksa siz beş ülkenin insafına kalıyorsunuz. Biz diyoruz ki, Rusya başta olmak üzere Suriyeli mülteci akınına uğramayan bu beş ülke, nasıl Suriye konusunu tartışıyor ve ben etkili olamıyorum? Girseniz belki yine etkili olamayacaksınız, oy çokluğu, veto sebepleriyle. Çok büyük dramatik değişikliklerin olması lazım, gerçekçi olmak gerekirse yakın vadede böyle bir şey gözükmüyor. Burada bütün mesele şu ki; hiçbir şey yapmazsak da böyle beş üyeyle devam edecek.”

Veto hakkında düzenleme önerileri

Veto hakkının ortadan kalkmasını talep eden tek ülke Türkiye değil. Birçok ülke bu öneriyi defalarca dile getirdi. BM içerisinde reform toplantılarına katılan kaynakların Al Jazeera’ye aktardığına göre, veto hakkıyla ilgili en çok tartışılan iki mesele, veto hakkına sahip olan ülkelerin, bu hakkın verildiği İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki güçlerini kaybetmiş olmaları ve kendileriyle ilgili olmayan konularda dahi veto hakkını koz olarak kullanmaları.

Örneğin Çin için Suriye’deki durumun hiçbir etkisi yok. Ama bu konuyla ilgili tasarılar, başka konularda pazarlık etmek üzere Çin’in eline koz veriyor.

Alman yetkililer, “1945’te yenilmiş olabilirim ama üzerinden 70 yıl geçti, benden finansal anlamda çok şey istiyor ve bekliyorsunuz, daimi üyelerden çok daha fazlasını yaptığım halde söz hakkım yok” diyor. İngiltere ve Fransa’nın 1946’daki siyasi, askeri ve ekonomik konumları artık olmadığı halde veto haklarını korumasını eleştiriyorlar.

2013 yılında, daimi üye olan Fransa’da dahi bu konuyla ilgili düzenleme yapılması talebi geldi. Düzenleme, kitle katliamı ya da savaş durumlarında BMGK’nın hızlı karar alması gereken hallerde, daimi üyelerin ortak taahhüdüyle gönüllü olarak veto haklarını askıya almalarını içeriyor. Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, öneriyi teklif haline getirdikten sonra şunları söylemişti:

“Fransa, özellikle Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi aracılığıyla daha temsiliyetçi bir Birleşmiş Milletler Örgütü taraftarıdır. Ancak, bu tür bir ilerlemeyi sağlayabilecek bir anlaşmanın henüz uzağındayız. Gelecekte bu tür işlevsizliklerin önüne geçmek için yaşanan tıkanmalardan dersler çıkarmamız gerekmektedir. Aksi halde, meşruiyet kaybını kabullenmek durumunda kalabiliriz. Söz konusu uygulama, Birleşmiş Milletler Şartı’nda değişiklik yapılmaksızın, daimi üyelerin ortak taahhüdüyle gerçekleşmesini öngörüyor.”

Bir kararın reddedilmesi için iki veto gerekliliği veya vetonun tamamen kalkması da konuşulan önerilerden… Ancak henüz böyle bir radikal değişiklik noktasına gelinmedi. Yine de vetonun kalkması halinde çoğunluk neye göre belirlenecek, üçte iki kuralı getirilecek mi gibi detaylar şimdiden konuşulmaya başladı.

70 yılda 192 karar tasarısı veto sebebiyle geçirilmedi

1945’ten bu yana 192 kez karar tasarıları bir veya birden fazla üye tarafından veto edildi. ABD veto hakkını 79 kez kullanırken, Fransa 16 kez kullandı. Çin 9, İngiltere ise 29 tasarıyı veto etti. Eski Sovyetler Birliği 90 kez veto hakkı kullanırken, Rusya çoğunluğu Ukrayna ve Suriye’yi ilgilendiren karar tasarıları olmak üzere 67 kez veto hakkını kullandı.

Birleşmiş Milletler Örgütü’nde bugüne kadar toplam 290 kez veto hakkı kullanılmış oldu.

G20 alternatif olma yolunda

BMGK içerisinde söz hakkı olmayan bazı ülkeler, son dönemde ekonomik meselelerin dışında siyasi konuları da G20 gündemine taşımaya başladı. BMGK üyeleri bu durumdan rahatsız. Siyasi konuların BM’de konuşulması gerektiğini vurguluyor. Ancak Brezilya ve Hindistan gibi ülkeler söz sahibi olmak istedikleri konuları, BMGK’nın yapısında bir değişiklik olmayacağı eleştirisiyle G20’ye taşıyor.

G20’i siyasi bir yapıya evirmeye çalışan ülkelerin başında da Avustralya ve Kanada geliyor. Kanada, 2010 yılında BMGK’ya aday olmuş, ancak 32 oy alarak seçilememişti. Al Jazeera’ye konuşan Kanadalı yetkililer, “Bu hezimetin ardından ‘beni doğrudan ilgilendiren ve siyasi ve ekonomik sonuçları olan konularda karar alıp bana sorulmaması farklı bir mesele’ diyerek gündemimizdeki konuları G20’ye taşımaya başladık” dedi.

Yakın zamanda değişiklik olur mu?

BMGK’nın yapısında olabilecek değişiklikler için de beş üyeden hiçbirisinin veto etmemesi gerektiğinden, yakın zamanda ciddi bir yapısal değişiklik zor görülüyor. Ancak BM’ye üye ülkeler, beş daimi üyeye politik baskı yaparak somut önerilerle gitmek için çalışmalarına devam ediyor. “Nasılsa değişim olmaz diyerek hiçbir şey yapmazsak, zaten hiçbir şeyi değiştiremeyiz” diyen ülkelerin BM temsilcileri, herkesin kabul edeceği kurallara bağlayarak reform yapmak için süreci devam ettiriyor.

BMGK üyeleri de her öneriye açık olduklarını söylüyor, reform istemeseler dahi politik baskıdan dolayı açıkça ‘hayır’ diyemiyor.

BMGK’da tasarıların kabul edilmesi için 10 geçici ve beş daimi üyenin oluşturduğu 15 koltuktan, üçte ikilik çoğunluk gerekiyor. Ancak çoğunluk sağlansa dahi, beş daimi üyeden birisinin veto etmesi halinde karar geçmiyor. Daimi üyelerden bir ya da daha fazlası çekimser kalırsa, çoğunluk kuralı işliyor.

Kaynak: Al Jazeera

Yorum Gönder

0 Yorumlar