Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün bize en alçak, en sinsi, en insanlık dışı yöntemlerle saldıranlar, inanın bana bedel ödeme günü geldiğinde hayvandan daha aşağı konuma düşecekler ama yine de kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaklardır” dedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, 14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle doktorlarla akşam yemeğinde bir araya geldi. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün Ankara’da yaşanan menfur saldırıyı bir kez daha şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize baş sağlığı diliyorum. Aynı saldırıda yaralanan vatandaşlarımıza yine Rabbim’den acil şifalar diliyorum” dedi.
Ankara’nın Kızılay semtinin rastgele bir yer olmadığını, Kızılay’ın tüm Ankara’nın hatta tüm Türkiye’nin ortalamasını temsil eden sembolik bir merkez olduğunu belirten Erdoğan, “Ankara’da ikamet eden veya Ankara’ya yolu düşen her vatandaşımız öyle veya böyle bir şekilde mutlaka Kızılay’a uğrar, orada vakit geçirir, en azından oradan geçer. Daha önceki saldırılar halka açık mekanlarda gerçekleşmekle birlikte hepsinin de özel hedefleri olduğunu görüyoruz. Suruç’ta, Ankara Garı’nda, İstanbul Sultanahmet’te, yine Ankara Merasim Sokak’taki saldırıların hepsini de belirli hedeflere yönelik değerlendirebiliriz. Ancak son saldırı Ankara’da yaşayan veya Ankara’ya yolu düşen herkesin bulunma ihtimali olan bir yerde, pazar gibi insan çeşitliliğinin zirvede olduğu bir günde, kalabalığın en fazla olduğu akşam saatlerinde gerçekleştiriliyor. Dikkat ediniz, Kızılay’daki eylem şu veya bu kesime değil doğrudan toplumun tamamına yönelik bir saldırı olması dolayısıyla yani toplumun özetine yönelik bir saldırı olması dolayısıyla terör örgütünün gerçek yüzünü gösteren bir hadisedir. Erkeğiyle kadınıyla genciyle yaşlısıyla öğrencisiyle çalışanıyla Kürdüyle Türküyle Alevisiyle Sünnisiyle velhasıl 79 milyon vatandaşımızın her biriyle burada o tamamın bir özeti var ve bu saldırının hedefi olmuştur” ifadelerini kullandı.
“BOMBAYI PATLATAN, TETİĞİ ÇEKEN TERÖRİST OLABİLİR AMA…”
“Bugüne kadar bir milletin tamamına savaş açıp da kazanan hiçbir terör örgütü yoktur, hiçbir terörist de yoktur” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Elinde silahı olan, bombası olan teröristle konumunu, kalemini, unvanını amacına ulaşabilmesi için teröristin emrine verenin de hiçbir farkı yoktur. Unvanının milletvekili, akademisyen, yazar, gazeteci, sivil toplum kuruluşu yöneticisi olması o kişinin aslında bir terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. Bombayı patlatan, tetiği çeken terörist olabilir ama o eylemin amacına ulaşmasını sağlayan işte bu destekçilerdir, işte bu yardakçılardır. Bu bakımdan terör tanımını, terörist tanımını en kısa sürede yeniden yaparak Ceza Kanunumuza derç etmeliyiz diye düşünüyorum. Terör örgütlerine destek verdikleri için güvenlik güçlerimizce yakalanan kişilerin adliyenin bir kapısından girip diğerinden çıkıp gitmesi artık tahammül edebileceğimiz bir durum değildir. Bu mesele düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü veya örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir. Bu mesele artık işte Kızılay’daki son saldırıda da görüldüğü gibi topyekun milletimizin hayatına kast eden alçaklarla daha etkili mücadele edebilme meselesidir.”
“BU İŞİN ORTASI YOK”
“Ülkemizdeki ve dünyadaki bir takım çevreler bir yol ayrımındalar, ya bizim yanımızda olacaklar ya da teröristlerin yanında yer alacaklar. Bu işin ortası yoktur” ifadesini kullanan Erdoğan, “Ama’ ile ‘fakat’ ile başlayan açıklamaları, bu yöndeki tavırları teröristin yanında yer almanın ikrarı olarak görüyoruz. Bir kez daha Kızılay’daki saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara da acil şifalar diliyorum.Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde terör örgütüne karşı operasyonlar yürüten güvenlik güçlerimize buradan tebriklerimi, teşekkürlerimi ifade ediyorum. Allah’ın yardımı, milletimizin duası onlarla birliktedir” dedi.
“BİNLERCE, ON BİNLERCE İSMAİLLERLE GELECEĞE YÜRÜYECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün akşam İstanbul’da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen “Uluslarası İyilik Ödülleri” töreninde, terör örgütü PKK ile mücadelede yaralanan silah arkadaşının üzerine yatarak siper olan asker İsmail Ertem’e ödül verildiğini hatırlatarak, “Dün o gencimiz, İsmailimize İstanbul’da Diyanet İşleri Başkanlığımızın bir ödül töreni vardı. Ödüllerden bir tanesi de İsmailimizeydi. Hani o tankın üzerinde yaralanmış olan polis abisinin üzerine kapaklanarak, onun ölümden, kurşunlardan korunmasını sağlamak için kapanan İsmail. 24 yaşında, 3 çocuğu var. O orada hayatını sadece o mücadele, o terör mücadelesi esnasındaki hemen abisinin üzerine kapaklanarak orada fedayı can edecekti. Dün akşam orada güzel de ifadeler kullandı. ‘Bir tane İsmail yok, binlerce, on binlerce İsmail var’ dedi, evelallah, binlerce, on binlerce İsmaillerle biz geleceğe yürüyeceğiz. Türkiye’nin önünü bu noktada kimse kesemeyecek. Devlet ve millet olarak elele vererek terör musibetinin üstesinden geleceğimize inanıyorum. Böylesine acı bir hadiseyi siyasi rant devşirme vesilesine dönüştürmeye çalışanları da milletimiz asla unutmayacak ve affetmeyecektir” ifadelerini kullandı.
“KANLARININ YERDE KALMAMASINI SAĞLAYACAĞIZ”
“İçeride ve dışarıda bugün bize bedel ödettiklerini sananlar, gerçek bedeli kendileri ödeyeceklerdir. Bunun da böyle bilinmesini isterim” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Biz milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin bekası için bin yıldır bedel ödüyoruz, ödemeye devam etmekten de çekinmeyiz. Bugün bize en alçak, en sinsi, en insanlık dışı yöntemlerle saldıranlar, inanın bana bedel ödeme günü geldiğinde hayvandan daha aşağı konuma düşecekler ama yine de kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaklardır. Terör örgütlerinin ve terör eylemlerinin en başta gelen amaçlarından biri de ülkenin ve toplumun gündemini kendi kontrolleri altına almaktır. Kesinlikle buna izin vermeyeceğiz. Kayıplarımızın acısını yaşayacak, onlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirecek, kanlarının yerde kalmamasını sağlayacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ama aynı zamanda hedeflerimiz doğrultusunda adım adım yürümeye devam edeceğiz. Bu vakur duruş her şeyden önce şehitlerimize karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. İşte bu sebeple bir yandan acımızı yaşarken diğer yandan doktorlarımıza özel bir gün olan 14 Mart Tıp Bayramı’nda sizlerle bir arada olacağız, beraber bu yolda devam edeceğiz.”
0 Yorumlar