Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırladığı muhtarlara hitap etti. Erdoğan, güvenlikte bekleyerek savunma yapma döneminin sona erdiğini, artık tehdit unsurunun kendi bölgesine gidileceğini ifade etti. Lozan Antlaşması’yla ilgili yaşanan tartışmaya değinen Cumhurbaşkanı, “Türkiye’nin 1923’ün psikolojisinden kurtulması gerektiğini, bunun millete haksızlık olacağını” belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhtarlar toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Kardeşlerim milletine efendi değil hizmetkar olan bir anlayış noktasında çok önemli bir aşama kaydettik. 15 Temmuz gecesi darbecilerin karşısına dikilen kahraman vatandaşlarımız ancak istiklaline karşı çıkarsa güvenli bir geleceği olacağını biliyor. Bunun için biz 15 Temmuz’a 2. Kurtuluş Savaşı diyoruz.
Dün hocalarımızdan istirham ettim. Yavrularımıza tarihimizi iyi anlatalım bizi hep yalan söyleyen bir tarihle aldattılar. Malum son zamanlarda gündem olan olan Misak-ı Milli konusu bu sürecin nasıl yönetildiğinin en açık ifadesidir. Gençlerimizin Lozan’ı incelemesinden birileri rahatsız oluyor. Niye rahatsız oluyorsunuz? İncelensin, doğru yanlış bilelim…
Benim partimden birisi o anlaşmada vardı diye neden rahatsız olalım. Biz sorgulayan, araştıran bir gençlik istiyoruz. Ben gençliğimizi bal arısı gibir görmek istiyorum eşşek arısı gibi değil. Daldan dala çiçekten çiçeğe dolaşsın ve gelsin o balı yapsın ki millete faydalı olsun.
MİSAK-I MİLLİ’Yİ GÜNDEME GAZİ MUSTAFA KEMAL GETİRDİ
Misak-ı Milli niye rahatsız ediyor. Misak-ı Milli’yi gündeme getiren Gazi Mustafa Kemal. Neden rahatsız oluyorsunuz. Burada bir tarih yok mu? Burada bir milletin geçmişi yok mu? Onun için de bunu da öğrenelim bilelim dün neydi bugün ne? Bunu birileri anlamak istemiyor! Ama anlayanlar var hamdolsun. (Dünkü grup toplantısındaki açıklamalarından dolayı) Sayın Bahçeli’ye de teşekkür ediyorum. Siyasi hareketlerde doğruyu ortaya koymalıyız.
Osmanlı öylesine büyük bir devletti ki, bu devin yıkılışı milletin üzerinde maddi ve manevi derin yaralar açtı. 1914 yılında, 2.5 milyon kilometrekare olan topraklarımız, 9 yıl sonra 780 bin metrekareye düştü. Kurtuluş Savaşı’na girerken hedef Misak-ı Milli’ye sahip çıkmaktı.
Biz 780 bin metrekareye, 20 milyon metrekarelerden geldik. 2016 yılında 1923 psikolojisiyle hareket edemeyiz. Biz o tarihteki konumumuzu korumayı korumak üzerine kuramayız.
MİSAK-MİLLİ HEDEFLERİMİZİ KORUYAMADIK
Maalesef hem batı hem de güney sınırlarımızda Misak-ı Milli hedeflerimizi koruyamadık. Dönemin şartları itibarıyla bu durumu mazur görenler, göstermeye çalışanlar olabilir. Bu yaklaşımı bir yere kadar mazur görmek mümkündür. Asıl vahimi, zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas olarak kabul edip kendimizi tamamen bu kabuğun içine hapsetme anlayışıdır. Biz işte bu anlayışı reddediyoruz. Türkiye’yi 1923’ten beri böyle bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, Selçuklu ve Osmanlı geçmişimizi bize unutturmaktır.
SORUNLARIN ÜZERİNE BİZ GİDECEĞİZ
Bundan sonra sorunların kapımızı çalmasını beklemeyeceğiz, bundan sonra bıçak kemiğe dayanana kadar sabretmeyeceğiz, gırtlağımıza kadar bataklığa gömülmeye rıza göstermeyeceğiz. Artık sorunların üzerine biz gideceğiz. Terör sorunumuz mu var? Terör örgütlerinin gelip bize saldırmasını beklemeyeceğiz. Bu örgütler, nerede faaliyet gösteriyorsa, nerede yuvalanıyorsa, gidip orada tepelerine tepelerine bineceğiz.
İNLERİNDE BULUP BERTARAF EDECEĞİZ
Bakınız Türkiye 30 yılı aşkın süredir PKK terör örgütüyle mücadele ediyor. Bu örgütün yaklaşık 40 bin mensubunu imha ettik, ama eylemlerini durduramadık. Çünkü biz uzun yıllar PKK bize saldırdığında karşılık veriyorduk. Bundan sonra ülke içinde veya dışında PKK’yı saklandıkları inlerinde bulup bertaraf edeceğiz.
RAHAT NEFES ALABİLDİKLERİ TEK GÜN BİLE OLMAYACAK
Ülke içinde bunların yıllardır gizlendiği, saklandığı yerleri tespit ettik. Birer birer hepsini yok ediyoruz, edeceğiz. Bölücü örgüte destek veren kim varsa hepsinin de kökünü kurutacağız. Bak şimdiden söylüyorum, biz kendilerini bulup yok etmeden nereye gideceklerse gitsinler. Bak bu kadar açık söylüyorum. Aynı şekilde yurtdışında üstlendiği yerlerde, rahat nefes alabildikleri tek bir gün bile olmayacak. O ülkelerin devlet başkanlarını sürekli rahatsız edeceğiz. Ne yaparlarsa yapsın. İçeri mi atarlar, bize mi teslim ederler, ne yaparlarsa yapsınlar.
DHKP-C gibi örgütlerin mensuplarını inlerinde yakalayıp adalete teslim ediyoruz. FETO ile de aynı şekilde mücadele ediyoruz.
İHANET YANINA KAR KALMAYACAK
FETÖ ile mücadele ediyoruz, bu ihanet çetesinin kamudaki, sivil toplum kuruluşları içindeki, iş dünyasındaki tüm elemanlarını adım adım takip ediyoruz. Bu ülkede artık kimsenin yaptığı ihanet, yanına kar kalmayacak. Hiçbir terör örgütünü, hiçbir teröristi biz bu topraklarda barındırmayacağız. Ya imha olacaklar, ya teslim olacaklar ya da defolup gidecekler.”
MUSUL OPERASYONUNU ENGELLEMEYE ÇALIŞANLAR…
Türkiye’nin Musul operasyonuna girmesini engellemeye çalışanlar, Suriye’deki oyunlarını bozmamızdan rahatsız olanlardır. İstiyorlar ki Türkiye yerinde otursun, olup bitenleri seyretsin, sonra da payına düşen bedel neyse onu ödesin.
TÜRKİYE’NİN BEKASINI TEHDİT EDİYOR
Türkiye içinde de PKK ile FETO kendilerine düşen rolleri aynen oynuyorlar. Asıl mesele bölgenin yeniden yapılandırılması meselesidir. Bağdat hükümeti ve Esed rejimi gibi yapılar ile, terör örgütleriyle harekete geçirilmeye çalışılan bu proje Türkiye’nin bekasını tehdit ediyor. Türkiye olarak kendi planlarımızı uygulamaya başladık.
İşte 3 milyon şu ana kadar yaptığımız harcama, devletin resmi harcaması 13 milyar doların üzerinde. Bir o kadar da STK ve belediyelerin yaptığı harcamalar var. Bize BM Mülteciler Konseyi’nden gelen destek 550 milyon dolar. AB’den size 3 milyar Euro destek vereceğiz dediler. Hala verecekler. Çünkü Temmuz başı itibariyle bu para bize gelecekti. Bu para bize gelmiyor, mültecilere geliyor. Biz bu kapıları bir açık tutsak, mültecilerin gideceği yer neresi? Avrupa. Bundan çekindikleri için dediler ki vereceğiz. Ama sözlerinde durmuyorlar. Fakat biz de bombaların altında bu insanları bırakamayız dedik.
ÖYLEYSE BİZ MUSUL’DA OLACAĞIZ
Bizim 911 kilometre Suriye, 350 kilometre Irak sınırımız var. Biz burada sınırdaş olacağız, biz söz söylemeyeceğiz, sınırı olmayanlar, aman yarabbi, onlar istediği gibi kesecek, biçecek, ondan sonra da elbiseyi yapacak. Yok böyle bir şey. Bu tavrımızın ne savaş çığırtkanlığıyla ne Irak’ın egemenliğini ihlalle ne de başka herhangi bir art niyetle ilgisi yoktur. Biz kendi istiklalimizi ve istikbalimizi korumak için mücadeleyi nerede yürütmemiz gerekiyorsa orada olmak istiyoruz. Şu anda bunun yeri Musul’dur. Öyleyse biz Musul’da olacağız.
PUTİN’LE GÖRÜŞME
(Dün akşam Putin’le yaptığı telefon görüşmesi) Görüşmede Halep’i konuştuk. Saat 22.00 itibarıyla orada hava bombardımanlarını durduklarını ifade ettiler. El Nusra’nın orayı terk etmesi noktasında kendilerinin ricaları oldu. Arkadaşlarımıza bu konuda gerekli talimatı verdik, onlar da bu çalışmayı yapmak suretiyle, ‘El Nusra’yı Halep’ten çıkarmak ve Halep halkının bu noktadaki huzurunu sağlamak için bir çalışmanın içerisinde olalım’ diye aramızda böyle bir mutabakatı görüştük.
KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESMEMİZ GEREKİYOR
Baktık ki bekledikçe sorunlar üzerimize geliyor. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerekiyor. Türkiye Cerablus operasyonuna başlarken elbette diğer ilgili ülkelere bilgi verdi. Ama kimseden izin almadı. İzin almak ve bilgilendirmek başka bir şeydir. ÖSO ile birlikte bu operasyonu başlattık ve hamd olsun başarıyla yürütüyoruz. Suriye’de bizim iki ayda elde ettiğimiz netice daha önce 4 yılda başarılamamıştı. Sahaya girince gördük ki aslında Suriye’nin sorunu aslında DEAŞ değil, ortada taktik ve strateji sorunu var. Suriye halkı kurban olarak seçilmiştir.
KUSURA BAKMAYIN ORAYA DA GİDECEĞİZ
Şimdi birileri bize akıl veriyor. Ne diyorlar? ‘Dabık’a girdiniz iyi, sizi kutlarız. Ama daha aşağı gitmeyin’ daha aşağıda ne var? El-bab var, kusura bakmayın biz oraya da gideceğiz. Niye gideceğiz? Bizim tehdidi altında olduğumuz yer Dabık’ta bitmiyor, El Bab’ın da güneyine doğru iniyor. Oradan bizim Münbiç’i de kuşatma altına almamız lazım. Çünkü Münbiç yüzde 95’iyle Araptır. Ama orayı kim işgal etmek istiyor? PYG ile YPG. Biz Amerikalılara dedik ki buradan bir defa PYD YPG gidecek. Şimdi bakalım söz verdiler. Tamam giderse mesele yok. Ha Rakka’da beraber hareket edebilir miyiz? Dedik ki ederiz. Çünkü Rakka DEAŞ’ın merkezi. Orayı da DEAŞ’tan temizleyelim, gerçek sahipleri gelsin yerleşsin. Biz buna da varız.
Fakat şu anda benzer bir senaryo bu defa mezhep çatışması çıkarmak üzere Musul’da sergileniyor. Kendi ülkesini terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline getiren Bağdat yönetiminin bu oyunun gerçek aktörü olmadığı gayet açıktır.
MUSUL’DAN UZAK TUTMAYA ÇALIŞIYORLAR
Bizi PKK ve DEAŞ ile oyalayıp Musul’dan uzak tutmaya çalışıyorlar. Orada biliyorsunuz PKK var, 3 bin teröristini oraya göndermiş. E DEAŞ var, sayısı hakkında çeşitli rivayetler var. Küresel iletişim ağları batılı ülkelerin elinde olduğu halde, PKK’da FETÖ de DEAŞ da bunları kullanıyorlar. Bu doğrultuda en küçük kıpırdanma gösterenlerin anında sesi kısılır. Batı ülkelerine yönelik eylem yapmış olan veya yapma hazırlığı yürüten herhangi bir terörist operasyona maruz kalır.
Mesela Türkiye’yi hedef alan terör eylemlerinin failleri batı illerinde ellerini kolların sallayarak gezer. Şimdi bu gerçekler ortadayken, bize söylenen yalanlara daha fazla tahammül gösterebilir miyiz?
Terör silahının çok yakında onların ellerinde patlayacağını ve onların canlarını yakmaya başlayacağını biz biliyoruz. Bugüne kadar binlerce DEAŞ’lıyı sınırdışı eden bir ülke olarak bu konuda birikimlerimizi kimse yabana atmasın.
Bağdat yönetimi önce kendi ordusunun mezhebi yapısını lütfen kalksın da dünyaya bir açıklasın bakalım. Yüzde kaçıyla hangi mezhepten oluşuyor? Bir defa burada yıllarca sayın Maliki’ye bizzat söylediğim şeydir bu. Nüfusunuzdaki mezhebi oran neyse gelin ordunuzu oluşturun dediğimizde, sesini çıkarmayanlar bildiklerini okumaya devam ettiler.
FEVKALEDE DİKKATLİ DAVRANIYORUZ
Biz ilişkilerimizde kalıcı tahribata yol açacak adımlar atmama konusunda fevkalade dikkatli davranıyoruz. Aynı hassasiyeti muhataplarımızdan beklemenin hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Meseleyi inceldiği yerden kopsun neticesine getirmek istemiyoruz. Ama sorunları kapımıza dayanmadan da çözmekte kararlıyız. Devlet geleneğimizle, coğrafyadaki varlığımızla, kadim birikimimizle biz bu zorlukların üstesinden geliriz. Yarın her şey geriye kaldığında, bu zor günlerde bize destek olan dostlarımızı da yollarımıza mayınlar döşeyenleri de unutmayacağız, o çukur açanları unutmayacağız.
0 Yorumlar